Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/341
Karar No: 2021/3277
Karar Tarihi: 22.12.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/341 Esas 2021/3277 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/341
Karar No : 2021/3277

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Kurulu

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2017/14, K:2019/2949 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararı ile yine aynı Kurulun ...tarih ve ...sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptaline ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tahsiline, özlük haklarının tanınmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2017/14, K:2019/2949 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6. maddesinin 4. fıkrasında; "Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendirileceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur." hükmünün yer aldığı,
Dosyanın incelenmesinden; posta ücretindeki eksikliğin giderilmesi için Dairelerince gönderilen 08/12/2017 tarihli yazının, 29/12/2017 tarihinde davacı vekilinin daimi çalıştığı beyan edilen işçisi Fatma Memiş'e tebliğ edildiği, eksikliğin tamamlanmaması üzerine Dairelerince gönderilen 23/10/2018 tarihli ikinci yazının ise 23/11/2018 tarihinde daimi çalıştığı beyan edilen işçisi Fatma Memiş'e tebliğ edildiği, buna rağmen eksik posta bedelinin süresi içerisinde davacı tarafından yatırılmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle,
2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, UYAP sistemi üzerinden yaptığı araştırma sonucu söz konusu kararı 05/07/2019 tarihinde öğrendiği, ...de dahil olmak üzere kendi bürosunda herhangi bir daimi çalışanın bulunmadığı, başka bir davada da gündeme gelen ve ekte örneği gönderilen evraklardan da anlaşılacağı üzere ...’in daimi çalışanı olmadığı, bir başka avukatın çalışanı olduğu, gerekli görüldüğü takdirde bunun SGK’dan bir ara kararı ile sorulması, yapılan tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosyanın incelenmesinden, davanın açılışı esnasında davacı vekili tarafından dava başvuru ve karar harcının ödendiği; PTT aracılığıyla, alıcı hesap numarası belirtilmeksizin "Danıştay Başkanlığı" adına, "yeni dava posta masrafı" açıklamasıyla ve altı kişinin adlarının baş harfleri ve soyadları "gönderici notu" kısmına yazılarak toplamda 700,00-TL para yatırıldığı görülmekte ise de, PTT kayıtlarının incelenmesinden bu tutarın bir süre bekledikten sonra tahsil edilmediğinden davacı vekilince iade alındığı, ancak iade alınan tutarların ilgili dosyalara ulaştırılmasına dair bir girişimde bulunulmadığı, Dairece yapılan ilk inceleme sonucu dosyadaki posta ücreti eksikliğinin tespit edilmesi üzerine 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca eksikliğin giderilmesi için davacı vekilince gösterilen adreste iki kez usulüne uygun yapılan tebligat işlemlerine rağmen posta ücreti eksikliğinin giderilmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde 08/12/2017 ve 23/10/2018 tarihli para isteme yazılarının tebliğ edildiği ...'in kendisinin "daimi çalışanı" olmadığı ileri sürülmekte ise de, temyizen bakılan davada verilen Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2017/14, K:2019/2949 sayılı davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının 10/06/2019 tarihinde; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2019/2805 sayılı dosyasında 18/12/2017 ve 12/10/2018 tarihli para isteme yazılarının 29/12/2017 ve 01/11/2018 tarihlerinde, yine bu dosyada verilen Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2016/58583, K:2019/2953 sayılı davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının 10/06/2019 tarihinde; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun E:2019/2811 sayılı dosyasında 11/12/2017 ve 12/10/2018 tarihli para isteme yazılarının 29/12/2017 ve 08/11/2018 tarihlerinde ve bu dosyada verilen Danıştay Beşinci Dairesinin 04/04/2019 tarih ve E:2016/58652, K:2019/2499 sayılı davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının 13/06/2019 tarihinde, tebliğ mazbatasında davacı vekilinin çalışanı olduğu belirtilen Fatma Memiş isimli şahsa, davacı vekilinin gösterdiği adreste tebliğ edildiği görüldüğünden, davacı vekilinin bu iddiasına itibar edilmemiştir.
Öte yandan, somut olayın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesi ve Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı bağlamında mahkemeye erişim hakkı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” kuralına; 90. maddesinin son fıkrasında, "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." kuralına yer verilmiş olup Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1. maddesinde ise, "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir." kuralı yer almaktadır.
Mahkemeye erişim hakkı, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olup bir uyuşmazlığın mahkeme önüne taşınabilmesi ve etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve bu hakkın, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir.
Nitekim, Mahkeme'nin 14/10/2008 tarih ve 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu/Türkiye kararında da; "mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşme'nin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği,
Bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınmaları gerektiği" belirtilmiş; yine Mahkeme'nin 21/07/2015 tarih ve 46815/09 başvuru numaralı Reisner/Türkiye ile 17/09/2013 tarih ve 59601/09 başvuru numaralı Eşim/Türkiye kararlarında da benzer hususlara vurgu yapılmıştır.
Buna göre mahkemeye erişim hakkı mutlak bir hak olmayıp zımnen kabul edilmiş bazı sınırlamalara tabi tutulabilecektir. Mahkemeye erişim hakkına getirilen kısıtlamalar, meşru bir amaç taşıdığı ve kullanılan araçlarla amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi mevcut olduğu sürece, Sözleşme'nin 6/1 maddesine uygun düşecektir (Bellet/Fransa, 04/12/1995, 23805/94, § 31). Mahkeme'ye göre adaletin iyi bir şekilde tecelli etmesi için, bir kişinin mahkemeye erişim hakkına mali kısıtlamalar getirilebilmesi mümkün olduğundan açılan davalar için mahkeme harcı ödenmesinin istenmesi, Sözleşme'nin 6/1 maddesine aykırı olarak mahkemeye erişim hakkının sınırlanması olarak kabul edilmeyecektir (Kreuz/Polonya, 19/06/2001, 28249/95, § 54; Tolstoy Miloslavsky/Birleşik Krallık, 13/07/1995, 18139/91, § 61).
Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi de gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebileceğini, bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemenin kamu otoritelerinin takdir yetkisi içinde olduğunu, öngörülen yükümlülüklerin dava açmayı imkansız hale getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin söylenemeyeceğini kararlarında ifade etmiştir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 02/10/2013, § 39; Orhan Ersoy, B. No: 2015/1067, 26/12/2018, § 42).
Somut olayda, davacı tarafından dava açılırken adli yardım talep edilmemiş, temyize konu karar verilene dek kendisine sonradan iade edilen söz konusu tutarın yatırıldığına dair bir beyanda bulunulmamış, bu husus bir temyiz nedeni olarak ileri sürülmemiştir. Öte yandan, yatırılan tutarın hangi davaya ve davacılara ait olduğu hususunda, dosya ile davacısı ve yatan para arasında irtibat kurmaya ve tutarın dosyaya kazandırılmasına yarar net bir açıklama yapılmaksızın birtakım kişilerin kısaltılmış isimleri ile birlikte davacı vekili tarafından bir miktar para yatırılmış; söz konusu tutar, PTT tarafından iade olunduğunda davacı vekilince geri alınmıştır. Diğer taraftan, davacı tarafa Kanun'da yazılı sisteme uygun olarak, posta ücretinin yatırılması konusunda gerekli açıklamalarla birlikte Kanun'da yazılı süreler tanınarak iki defa usulüne uygun tebligat yapılmış, mahkemeye erişim hakkını kullanabilmesi hususunda pratik ve etkili bir mekanizma ve fırsat sunulmasına rağmen bu fırsatların değerlendirilmediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, davanın açılmamış sayılmasına yönelik temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, yukarıda belirtilen açıklamalar ve gerekçe ile kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. 2577 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 25/04/2019 tarih ve E:2017/14, K:2019/2949 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 22/12/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.



KARŞI OY

X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6. maddesinin 5. fıkrasında; "Dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hâkimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Posta ücreti, süresi içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliğ tarihinden başlayarak üç ay içinde noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur." hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı vekilinin dava harçlarını yatırarak davayı açtığı; posta ücretini de davanın açılması esnasında PTT aracılığıyla başka davaların posta ücretleriyle birlikte yatırdığı, ancak bu ücretin tahsil edilmeyerek yatıran kişiye iade olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacının dava açarken harç ve posta ücretini yatırma iradesini gösterdiği açık olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6. maddesinin 5. fıkrası uygulanması gerekirken, posta ücretini hiç yatırmamış kabul edilerek aynı Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca davanın açılmamış sayılmasına yönelik Danıştay Beşinci Dairesince verilen temyize konu kararın usul ve hukuka uygun bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi