Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5909
Karar No: 2022/6892
Karar Tarihi: 31.05.2022

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/5909 Esas 2022/6892 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2022/5909 E.  ,  2022/6892 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    AVUKAT ...
    DAVA TÜRÜ : ALACAK

    Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı Elektrik Üretim A.Ş.'ye ait,... İşletme Müdürlüğü bünyesinde bulunan Garaj Amirliğine dahil araçların kullanılmasına yönelik şoförlük işinde dava dışı alt işverenlere bağlı olarak 28.07.2009-04.02.2012 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini, davalı ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, işletmenin işçileri ile beraber aynı çalışma koşullarında, aynı iş kolunda, aynı mesleki branşta çalışmasına rağmen davacının farklı ücretle çalıştırıldığını ve diğer sosyal haklardan faydalandırılmadığını, işyerinde yol ve bir öğün yemek yardımı yapıldığını ileri sürerek müvekkilinin iş ilişkisinin başlangıcından itibaren davalı işverenin işçisi sayılarak eksik ödenen veya hiç ödenmeyen ücret farkı, ikramiye, ilave tediye, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

    II. CEVAP
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı taraf ile davalı Şirket arasındaki sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğunu, davacıya kendi isteği ile işten ayrılırken tüm alacaklarının ibraname karşılığında ödendiğini, müvekkili Şirketin davacı işçinin ücretinden herhangi bir kesinti yapmadığını, müvekkili Şirketin davacının iş sözleşmesinin sona ermesinde herhangi bir takdir yetkisinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    Elbistan İş Mahkemesinin 30.11.2017 tarihli ve 2016/512 Esas, 2017/265 Karar sayılı kararıyla; yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere ve aldırılan bilirkişi raporuna dayanılarak davalı ile alt işverenler arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

    B. Gerekçe ve Sonuç
    ... Bölge Adliye Mahkemesinin 23.09.2020 tarihli ve 2018/2823 Esas, 2020/604 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    2. Dairemizin 09.07.2020 tarihli ve 2019/6158 Esas, 2020/9301 Karar sayılı ilâmıyla; Mahkemece emsal kararlarda kabul edilen muvazaa olgusunun, eldeki dosya ile aynı döneme, aynı şirketlere ve aynı hizmet alım sözleşmesine ilişkin olup olmadığı yöntemince araştırılmadan sonuca gidilmesinin isabetli olmadığı, davacının hangi hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştığının netleştirilmesi, daha sonra muvazaa olgusunun kabul edildiği emsal dosyalardaki hizmet alım sözleşmesi ve çalışma dönemi ile eldeki hizmet alım sözleşmesi ve çalışma döneminin aynı olup olmadığının belirlenmesi, davacının işyerinde ifa ettiği iş de dikkate alınarak eldeki dosyada muvazaa olgusunun mevcut olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, aynı hizmet alım sözleşmesine ilişkin olarak muvazaanın varlığına ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunması halinde, bu kararların aynı dönem için bağlayıcı olabileceği dikkate alınmadan eksik inceleme ile sonuca gidilmesinin yerinde olmadığı, davacının dava dilekçesindeki muvazaa iddiasının hangi dönemi kapsadığı da açık olmayıp yapılacak inceleme sırasında bu hususun açıklığa kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

    B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
    "...
    Dosya kapsamında davacının talebinin 04/02/2012 tarihinden önceki dönem olduğu ve en son Yeni Bölükbaşı şirketinde çalıştığı görülmektedir.
    Davacı vekili dava dilekçesinde davacının hizmet dökümünden ve iş yeri unvan listesinden anlaşılacağı üzere 28.07.2009-04.02.2012 tarihleri arasında Yeni Bölükbaşı... Şirketinde, çalıştığını; belirtilen tarihte aynı iş yerindeki iş alt işverenler nezdinde devam etmesine rağmen haksız olarak müvekkilin iş akdi sona erdirildiğini belirtmiş ve talebinin söz konusu dönem için olduğu görülmüştür. Bu sebeple sonraki dönemler yargılamanın konusu yapılmamıştır.
    ...
    Buna göre, mahkememizin 2019/458 esas sayılı dosyasından bozmadan önce verilen 2016/51 Esas sayılı dosyasının temyizi üzerine Yargıtay 22 HD 2017/5295 Esas 2018/5031 Karar ve 04.07.2014 tarihli karar ile bu karara ilişkin Y.7.HD'nin 22.10.2015 tarih ve 2015/34814 esas, 2015/20303 karar sayılı muvazaa tespitini bozma dışı bırakan ilamı, dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, ihaleye veren davalı ile ihaleyi alan dava dışı şirketler arasında gerçek manada alt işveren-asıl işveren ilişkisinden söz edilemeyeceği bâriz olup yapılan sözleşmelerin gerçekte işçi teminine yönelik olduğu anlaşılmıştır. 6772 sayılı Kanunun kapsamında bir işyerinde çalışan davacının ilave tediye alacağı yönünden de emsal Yargıtay ilamı doğrultusunda davacının fiilen aldığı ücret üzerinden ilave tediye ücreti alacağı hesaplanmıştır.
    ...
    Tüm bu sebeplerle dosya kapsamında toplanan deliller ve emsal teşkil eden Yargıtay kararları ışığında davacının işvereninin baştan itibaren davalı ... olduğu, davacıyla aynı işi yapan ve toplu iş sözleşmesinden yararlanmayan emsal işçinin bulunmaması nedeniyle davacının maaş alacağı, kıdem ve ihbar tazminatı farkı alacaklarının bulunmadığı, davacının 6772 sayılı kanun gereği ilave tediye alacağına hak kazandığı belirlenmiştir. Ancak davalı vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı def'i doğrultusunda bilirkişinin hesapladığı miktarın zamanaşımına uğradığı gözetilerek kısmi dava olarak yargılaması yapılan ilave tediye alacağı talebi için dava dilekçesindeki talep miktarı doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
    .... ." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

    B. Temyiz Sebepleri
    1.Davacı vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, ıslaha karşı zamanaşımı def'i dikkate alınarak dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı olarak ilave tediye alacağının hüküm altına alınmasının hatalı olduğunu, emsal kesinleşmiş dosyalarda da muvazaa olgusu ile birlikte davaların belirsiz alacak davası olarak kabul edildiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

    2. Davalı vekili; davalı Şirket ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna ilişkin tespitin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan işçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanun'un 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) ile kamuda çalışan kadrolu işçilere ilave tediye verilmesi uygulamasına başlandığı, davacı gibi hizmet alımı personeli olarak çalışan işçilerin kamu işçisi sıfatı kazanmadığı hâlde anılan Kanun gerekçe gösterilerek davacıya ilave tediye ödenmesi gerektiği yönünde karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Taraflar arasında, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı, davacının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmadığı ve davalının ıslaha karşı zamanaşımı def'inin dikkate alınıp alınmayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

    2. İlgili Hukuk
    1. 4857 sayılı İş Kanunu, 6772 sayılı Kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 nci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun).

    2.Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2019/6969 Esas ilâ 2019/6986 Esas sayılı seri dava dosyaları.

    3. Değerlendirme
    1. Dosya kapsamının değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyulan bozma kararı gereğince tesis edilmiş İlk Derece Mahkemesi kararında hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik olmamasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

    2. Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.

    3. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.

    4. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına kanuni bir engel bulunmamaktadır.

    5. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca açılacak belirsiz alacak davasında, dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. 6098 sayılı Kanun’un 157 nci maddesi uyarınca, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Bu nedenle yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden, davacının talep artırım dilekçesi üzerine ileri sürülen zamanaşımı def'inin de sonuca bir etkisi olmaz.

    6. Somut uyuşmazlıkta; aynı hizmet alım sözleşmeleri ile çalışan işçilerin açmış oldukları davalarda asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla sabit olduğundan Mahkemenin muvazaa tespiti yerindedir. Davacı vekili, davayı belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacının ilave tediye alacağı talebi muvazaaya dayalı asıl işveren alt işveren ilişkisi iddiasına dayanmakta olup davacı tarafça bu alacağın davalının kadrolu emsal işçisinin ücretine göre hesaplanması talep edilmiştir. Bu hâlde asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığına yönelik kabulün bir sonucu olarak ilave tediye alacağı hesaplandığından, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olduğu söylenemez. İlk Derece Mahkemesince belirsiz alacak davası olarak açılan davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesi ve davalı vekilinin talep artırımına karşı zamanaşımı def'ine değer verilerek hüküm kurulması hatalıdır. Belirsiz alacak davasının açıldığı tarih itibarıyla zamanaşımının kesileceği göz önünde bulundurulmalı, davalı vekilinin talep artırımına karşı zamanaşımı savunması dikkate alınmadan hüküm kurulmalıdır. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

    Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

    31.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi